2023 yılının en önemli hadiselerinden biri de hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın “KKTC tanınmazsa görüşme masasına oturulmayacak” şeklindeki açıklamasıdır.

Her ne kadar Tatar, tanınma değil “egemen eşitlik” kastettim diye düzeltme yapsa da bu ikisi arasında pek fark olmadığını siyaset bilimciler ifade etmektedir.

Egemen eşitlik statüsünün BM’ye ait ülkelerde olabileceği ve bunun için de KKTC’nin Güney Kıbrıs gibi BM’ye üye tanınmış bir ülke olmasının şart olduğu uzman çevrelerce terennüm edilmektedir.

Sayın Tatar bu ve benzeri açıklamalar için bazı çevrelerce devamlı eleştirilmektedir. Ancak, kategorik bakanlar açısından bu eleştirilerin son derece haksız olduğu ortadadır.

Her hal ve şartta federasyon dilenen en az federalistler kadar Sayın Tatar da saygıyı hak etmektedir.

Birçok hatasına ve ihmaline rağmen   Cumhurbaşkanı Ersine Tatar’ı savunmak elbette bana düşmemektedir ve böyle bir misyonu üstlenmeyi de kesinlikle reddederim. Ancak ve de ancak bizlerin meselelere nesnel ve tarafsız bakması gerekmektedir.

Tatar, hem Cumhurbaşkanı adayı olduğu zamanda hem de seçildikten sonra tutarlı olarak   Kıbrıs sorunu hakkında aynı politikayı gütmeye devam etmiştir. Kabul etsek de etmesek de bu politikayı savunarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin desteğiyle aynı politikayı BM’ye taşımıştır.

Hatırlanacağı gibi; 2021 Nisan’ında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve taraflara kalıcı uzlaşı için bir belge ve sonunda 6 temel unsuru barındıracak öneri sunmuştu. Cumhurbaşkanı Tatar'ın BM'ye sunduğu önerisinde, Kıbrıs'ta iki tarafın eşit egemenliğinin sağlanmasıyla, BM himayesinde sonuç odaklı ve takvimi belli olan müzakerelere başlanabileceğinin altı çizilmişti.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın sunduğu önerideki 6 madde arasında özellikle aşağıdaki ikisinin bugün için de geçerliliğini koruduğu anlaşılmaktadır:

1.      Kıbrıs Türk tarafı sahip olduğu eşit statü ve egemen eşitliğinin teyit edilmesini ve bu doğrultuda BM Genel Sekreteri Guterres’in girişim başlatarak meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne sunmasını resmen istedi. Bu doğrultuda ortaya çıkacak olan yeni bir BM kararı ile adada mevcut iki devlet arasında bir işbirliği modelinin oluşmasına da zemin hazırlayacaktır.

2.      İki taraf arasındaki eşit uluslararası statü ve egemen eşitlik bahse konu düzenleme ile sağlandıktan sonra taraflar sonuç odaklı, zaman kısıtlamalı ve yeni zemin üzerinden BM Genel Sekreteri gözleminde özgürce ve ortak kabul ile bir işbirliği anlaşması yapabilir.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde, Kıbrıslı taraflar ve garantör ülkelerin katılımıyla 5+1 formatındaki gayri resmi Kıbrıs konulu konferansla ilgili, “Cenevre’de Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü vizyonuna ve buna yönelik önerisine tam destek verdik” açıklamasında bulunmuştu.

Aradan geçen sürede özellikle son zamanlarda Türkiye ile Yunanistan arasında Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanı nezdinde gerçekleşen görüşmeleri ve verilen diplomatik mesajları KKTC’deki bazı akademik ve siyasi çevreler Türkiye’nin tekrar federatif çözüme dönüş yapacağı ve bunun Tatar’a empoze edileceği yorumunu yaptılar. Ancak, Türkiye ile kesinlikle ters düşmeyen Tatar’ın son açıklaması Türkiye’nin de “uluslararası eşit statü ve egemen eşitlik”ten uzaklaşmadığını göstermektedir.

Her ne kadar mevcut BM Güvenlik Konseyi kararlarına göre;  KKTC’ye “uluslararası eşit statü ve egemen eşitlik” tanınması ütopik görülse de Rum Lideri Hristodulidis’in bu konuda yine de endişe duyduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, yaptığı bir açıklamada; Genel Sekreter’in, BM’nin ve uluslararası toplumun kararlarına bağlı olduğunu söyleyen Hristodulidis Türkiye’nin masaya başka bir çözüm şekli koymak için büyük çaba harcadığını ancak uluslararası toplumda karşılık bulamadığını, ama yine de “Karşılık bulmayacağını güvence altına almamız gerek” demiştir (31 Aralık 2023 – TAK).

Hristodulidis’in açıklaması Rum Kesiminin yumuşak karnını ortaya koymaktadır. Türkiye tarafından ortaya konan çabanın karşılık bulmaması için Rum Kesiminin federal bir çözüm için samimi ve istekli olduğu, Kıbrıs Türklerini siyasi eşit olarak kabul ettiği ve azınlık görmediği konusunda uluslararası camiayı tekraren ikna etmesi gerekmektedir. İşte bu noktada BM tutanaklarını esas alan Türk Diplomasisi önemli ve kilit rol oynayacaktır.