Perşembe günkü Diyalog gazetesinde çarşıdaki fiyatlarla ilgili çarpıcı bir haber vardı.
Haber, aslında bilinen bir gerçeğin somut örneğiydi. Buna göre Mersin'de 8 liraya satılan kabağın benzeri Girne’deki pazarda 50 liraydı.
Ülkedeki pahalılığın gelmiş olduğu düzeyi gösteren bu haber KKTC'de tartışılması ve çözüm bulunması gereken gerçek gündemi yansıtması açısından dikkate değerdi.
Evet, KKTC’de yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında halkın çözülmesi gereken en önemli konu olarak pahalılığı gördüğünü göstermektedir.
Zaten mevcut haliyle KKTC’nin hem Türkiye’den hem de Güney Kıbrıs’tan çok daha pahalı olduğunu halk yaşayarak görüyor.
Şimdi, böyle bir ülkede, ülkeyi yönetme iddiasındaki partilerin ne yapması gerektiği açık değil mi?
İktidardaki partiler sorunu çözmek için icraat yapmalı, varsa çözüm planlarını derhal uygulamaya koymalıdır.
İktidarda olmayıp muhalefette bulunan partiler ise, ilk seçimde iktidara gelirlerse sorunu nasıl çözeceklerini açıklayıp halktan destek istemelidir.
Normal bir ülkede olması gereken bu iken, burada hem iktidar partileri hem de muhalefet partileri asıl yapmaları gerekeni yapmaktan imtina etmektedir.
Öyle ki hükumetin pahalılıkla ilgili herhangi bir politikası olmadığı görülüyor.
İşin daha vahim tarafı ise, muhalefetin de bu temel sorunu çözecek anlamlı ve dikkate değer bir politikası bulunmuyor. Sorunu çözecek politika önerilerini açıklamak yerine, onu tasvir edip süslü cümlelerle eleştirmekle yetiniyorlar.
Toplumun gerçek gündemi bu iken, partiler bunu çözecek icraat ya da önerilerini açıklamakla mükellefken, bir süredir toplum gündemine giren ortaöğretimdeki başörtüsü konusu dikkatleri başka yöne çekti.
Bugüne kadar aslında hiçbir konuya kalıcı çözüm üretmeyen ülkedeki hakim siyaset anlayışı, idare-i maslahat politikalarıyla onları geçiştirmeyi bir politik marifet sanmıştır.
Öyle ki, iki tarafın olduğu tartışmalı bir konuda hiçbir karar almadan mevcudun devamını sürdürmeye dayalı bu politika bugün için ciddi sarsıntı geçirmektedir.
Bir tarafta başörtüsü konusunda hassas olan Türkiye hükümeti, bir tarafta da buna karşı olan öğretmen sendikalarının öncülük ettiği aktivist kitlenin bulunduğu konu hakim siyaset anlayışının çözüm ezberini bozmuştur.
Bu siyaset anlayışı nedeniyle, geçmişte de farklı konjonktürlerde gerginleşen KKTC-Türkiye ilişkileri yeniden gerilmiştir.
Ama bu gerginlik ortamında, basiretsiz siyasetçi ve işe yaramaz siyaset anlayışını eleştirmek yerine topyekün Kıbrıs Türk insanını eleştirmek, hele bunu basmakalıp kof kelimelerle yapmak pahalı da olsa kabak tadı verir.
Herkes sorumlulukla ve ciddiyetle hareket etmelidir.
Unutulmamalıdır ki makam ve mevki ne kadar büyükse sorumluluk da o denli artar.
500 yıldır Müslümanlığını da Türklüğünü de koruyan, Misak-ı Milli dışında Müslüman ve Türk kimliğiyle devlet kuran Kıbrıs Türk insanını incitmeye kimsenin hakkı yoktur.