Meslek büyüğümüz Yusuf Kanlı, geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme aldı. Yazıyı okuduk; çiğnedik, çiğnedik, ama yutmakta zorlandık. Sonunda dayanamayıp Yusuf Abi’yi aradık ve “Abi, ne diyorsun?” diye sorduk.
Pardon yahu, önce yazıyı biraz anlatayım. Okumayanlar için özet geçeyim. Yusuf Kanlı abimiz, oldukça detaylı bir şekilde madde madde bir çözüm planı sunmuş resmen. Bu yüzden “Gali Fikirler Dizisi” benzetmesiyle “Kanlı Fikirler Dizisi” adını verdim.
Yusuf Kanlı diyor ki; Ne federal çözüm ne de iki devletli çözüm. Ya da ikisi de. Başka bir ifadeyle, laflara takılıp kalmayın, bunun başka bir yolu da var, diyor aslında.
Merkez yetkilerinin, yani federal yetkilerin neredeyse yok denecek kadar az olduğu, hemen her yetkinin ya ayrı ayrı iki kurucu devlete ya da Brüksel’e devredileceği bir ortamdan bahsediyor. Madde madde de yazmış. Merak edenler bulup okusun, bence önemli. Neticede üstadı aradım; bir Ankara daveti koparmadan önce, yazının sebebini, esbab-ı mucibesini sordum. “Bir yerlerimden uydurduğumu düşünmüyorsun herhalde” diye tatlı sert çıkıştı. “Haşa abi” dedim.
Kaynağının sağlam olduğundan emin olduğumu, yazdıklarının da aslında aklın yolu olduğunu söyledim. Öyle de düşünüyorum. Şimdi gelin mantık yürütelim... Ankara’da Kıbrıs denince “görüşülmesi gereken önemli gazetecilerden biri olan Yusuf Kanlı ile Ankara’ya giden önemli bir uluslararası diplomat görüşüyor. Sağlam gazeteci ağabeyimiz, konuşmalardan ve sorduğu sorulardan elde ettiklerini yazıyor ve ortaya bir şey çıkıyor.
Diğer taraftan, Maria Holguín Cuellar, New York’ta yapılacak ve Türk ile Yunan Dışişleri Bakanları, iki toplum lideri ile İngiliz AB Bakanı’nın işlerini güçlerini bırakıp katılacakları New York Kıbrıs Zirvesi öncesi, buralarda sadece kapılar, mezarlıklar ve mayınlar için olduğunu düşünmediğim arzulu bir edayla dolaşıyor. Üstüne üstlük, federal çözümün çözüm için referans noktası olmadığını ifade ediyor.
Ha, bu iki devletli çözüme inandığını ve artık bunu savunacağı anlamına geldiğini düşünenler varsa, yüzlerini bir daha yıkasınlar ve ilaçlarını içip içmediklerini kontrol etsinler. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Bu kadar insan New York’a gidecek, umarım bir şey çıkar” tadında bir şey söylerken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rio de Janeiro’da BM Genel Sekreteri ile Kıbrıs’ı konuştuğunu ifade etme gereği duyması bana ilginç geliyor doğrusu.
Yusuf Kanlı’nın konuştuğu önemli insanlardan elde edip kaleme aldığı, “Kanlı Fikirler Dizisi” diye adlandırdığım ve birkaç kez daha yazarsam uluslararası literatüre geçeceğini umduğum yeni yaklaşım boş değil. New York’ta kapı, mayın, komite ve mezarlık kamuflajı içinde masada bunların test edileceğiyle ilgili bende güçlü bir his oluşuyor. Kamuoyuna yeni bir başarısızlık mahcubiyetini önlemek için “Kapı açmaya gidiyoruz” denip başka şeyler deneyecekler sanki.
Bu arada Salı günü New York’a uçuyorum. Bu zirveyi Kanal T ve Bağımsız için bir izleyeyim. Sonra da ilk fırsatta Yusuf Kanlı abimi ziyarete Ankara’ya gideceğim. Zannederim oralarda Kıbrıs konusu buralardan fazla konuşuluyor.