Sanatçının şekillenmesi ve sanat eserinin ortaya çıkma sürecine sosyal psikoloji çerçevesinde yaklaştığımızda karşımıza ilginç bir soru çıkmaktadır: Birikimi ve eylemiyle sanatçı mı kendini yaratır, yoksa diğer sanatçılar, eleştirmenler ve okurlar mı sanatçıyı şekillendirir?

   Sosyal psikolojide bilimi, sanatı, insan ilişkilerini, eğitimi ve bunun gibi birçok unsuru etkisi altına alan Pygmalion  Etkisi’nin (Pygmalion Effect) sanatçının şekillenmesi noktasında da belirleyici olduğunu düşünüyorum.

   Kıbrıs mitolojisine göre Pygmalion, usta bir heykeltıraş ve kraldır. Pygmalion, çevresindeki kadınların hayata bakışları ve davranışları nedeniyle kendine uygun bir kadınla karşılaşamamanın acısını çeker. Aşk Tanrıçası Afrodit, Pygmalion’un bu haline acır ve ona rüyasında hayatta görüp görebileceği en güzel kadının resmini gösterir.

   Yaptığı heykellerde hep en iyisine ulaşmayı amaçlayan Pygmalion, uyandığında rüyasındaki bu resmin heykelini yapmaya odaklanır.

   Heykel, bittiğinde gerçek bir insanı andıran bir gerçekliktedir ve Pygmalion, bu heykele baktıkça kendinden geçer. Güneşin gözlerini kapattığı, gökyüzünün kırmızı bir kuşu dudaklarında tuttuğu, nesirce söylersek güneşin battığı anlarda bu heykele yansıyan güneş ışığı Pygmalion’u kendinden geçirir.

   Pygmalion, Afrodit Tapınağı’na giderek bu heykelin canlanması için içtenlikle dua eder. Afrodit, Pygmalion’un bu haline acır ve onun duasını kabul eder.

   Pygmalion, sarayına döndüğünde heykeline dokunur ve heykelin sıcaklığını, canlılığını hisseder. Heykel, can bulmuştur.

   İşte bu mitolojik hikayeden yola çıkılarak ortaya atılan Pygmalion Etkisi teorisine göre kişiyi beklentiler şekillendirmektedir.

   Örnekleyecek olursak biz karşımızdaki kişiye “Sen bu alanda çok iyisin, eleştirel düşünüyorsun” dersek o kişi kendini o alanda iyi olmaya odaklayacak ve eleştirel düşünmeye çalışacaktır.

   Bir öğrenciye “Sen çok çalışkansın, sürekli araştırıyorsun” dendiğinde o öğrenci sürekli araştırma, bu övgüyü kazanma yoluna gidecektir.

   Görüldüğü gibi Pygmalion Etkisi’ne göre beklentiler insanları yeniden şekillendirmektedir.

 

Pygmalion Etkisi’nin sanatçıya yansıması

 

   Toplumun birçoğu tarafından sanatçı “Nasıl yazıyor, nasıl ilham geliyor?” gibi sorularla kutsallaştırılsa da

aslında sanatçı da duyguları, insan ilişkileri ve kendine özgü psikolojik bir dünyası bulunan kişidir.

   Bu nedenle sanatçı çevresinin etkisi altında kalmaktadır. Sanatçıya da Pygmalion Etkisi bağlamında

Yaklaştığımızda toplumun sanatçıya bakış açısı, eleştirmenlerin tespitleri, düşünürlerin fikirleri ve bunun gibi unsurlar sanatçıyı estetik eylem esnasında etkisi altına almaktadır.

   Bir şairin şiir dilinin imgelere yaslandığını, gerçekliği çeşitli boyutlarla ele aldığını, erotizmden bahsettiğini ve bu özellikleri nedeniyle özgünlük kazandığını dile getiren eleştirmen, aslında söz konusu şairi şekillendirmektedir.

   Şiir, karanlık bir mağarada şimdiye kadar ayna kullanmamış birisinin kendi yüzünü resmetmesine benzer. Bu resim genellikle yazılırken değil yazıldıktan sonra bir anlam ifade eder. Bu nedenle şair de şiir yaratırken kullandığı tekniklerin kimi zaman farkında değildir.

   Ancak bir eleştirmen tarafından yapılan olumlayıcı tepkiler şairin bu tekniklerin kalıpları içerisine hapsolmasına yol açacaktır.

   Sanatçı şudur, sanatçı budur, şiir böyle yazılır, şöyle şairler başarılı olmuştur gibi güdüleyici sözler de sanatçıyı o kalıplara uymak zorunda bırakır.

   Bu nedenle yazımın girişindeki soruyu burada hatırlatmak istiyorum: birikimi ve eylemiyle sanatçı mı kendini yaratır, yoksa diğer sanatçılar, eleştirmenler ve okurlar mı sanatçıyı şekillendirir.

Sanatçının kendini şekillendirmesi

 

   Eleştiri, sanatçının kendini görmesine, dışarıdan bir gözün kendisini tarif etmesine olanak sağlar. Ancak insanın temel ihtiyaçlarından olan değer görme, kendini ait hissetme ve gerçekleştirme isteği bu eleştirileri kalıp haline getirme tehlikesini de  taşımaktadır.

   Oysa sanatçı kendini doğurmaya mecbur bir varlıktır. Sanatçının özündeki yaratıcılık, gelişimindeki birikim, dünyaya bakışındaki zenginlik ve bunun gibi birçok unsur yarattığı eserini doğrudan veya dolaylı olarak zaten şekillendirecektir.

   Sanatçının; eleştirmenin, okurun veya diğer sanatçıların görüşlerine bağlı olarak estetik yaratımda bulunması varlığında çelişkiye yol açacaktır.

   Nitekim farklı estetik yargılara sahip olan eleştirmenlerin bulunması nedeniyle her eleştiriyi bir hedef olarak belleyen sanatçı kendi kişiliğini oluşturmakta da sıkıntı yaşayacaktır.

   Bu nedenle özgür bir sanatçı dış etkenlerden bağımsız olarak kendini var etmenin yolunu aramalıdır diye düşünüyorum.