Son dönemde ayyuka çıkan hükümet ve özellikle UBP kaynaklı sorunları içten ve dıştan nerede ise herkes dillendirmeye başladı.

KKTC tarihinde ne devlet ne de UBP böylesi bir fecaat yaşamadı diye özellikle parti mensuplarının feryatları günden güne yükselmektedir.

Ne üzücüdür ki, bugün akil adam karakterine bürünüp ben demiştim pozları verenlerin bugünlere geleceğimizin sinyalleri ortaya çıktığında kuvvetle muhtemel kişisel beka ve nepotik iltimas kaygılarıyla maalesef üç maymunu oynamayı tercih ettiler.

Klişe ifadeyle sarı öküzün verildiği şeklinde yorumlanan anti demokratik veya muhalefetin ifadesiyle gayri meşru Parti başkanı ve Başbakan atandığında, bakanlık ve/veya hususi çıkar beklentisi içinde olan nerede ise tüm parti mensupları parti iradesini hiçe sayan onursuzluğa ve omurgasızlığa zımnen onay vermiş oldular.

Ancak, yolsuzluk, usulsüz ve rüşvet batağında hem ülke hem de UBP yere çakılırken gerektiği zaman ses çıkarmayanlar bugün filozof edasıyla “UBP hikayesini kaybetti” ve “UBP fabrika ayarlarına dönmelidir” şeklinde söylemlerle ahkam kesmektedirler.

Evet, bugün malumun ilanını yapmak veya sağır sultanın dahi bildiği gerçekleri dillendirmek marifet sayılmamalıdır. Elbette tartışmasız bir şekilde UBP hikayesini kaybetmiştir.

Siyasi literatürde bir partinin hikayesi hiç kuşkusuz o partiyi seçmenin gözünde meşru kılan unsur veya unsurlardır. Başka bir ifade ile bir parti meşruiyetini yitirdiğinde hikâyesi de son bulmaktadır.

Peki UBP’nin hikayesi veya fabrika ayarları neydi sorusuna yanıtı kimlerden alabiliriz? Elbette bu sorunun en güvenilir yanıtını hayatta olan kuruculardan ve partinin akillerinden alabiliriz. İşte bu çerçevede, bugün itibariyle yitirildiği veya terkedildiği iddia edilen UBP’nin hikayesi/misyonu aşağıdaki gibi özetlenebilir:

ü UBP, Kıbrıs Türkünün varlık mücadelesinde kuruluş felsefesi itibariyle cansiperane duruş sergileyen TMT’nin devamı ve günümüzdeki tezahürüdür.

ü UBP’li olmak demek her ne pahasına olursa olsun devleti korumak ve devletin bekasını her türlü şahsi ve partisel çıkarların üzerinde tutmak anlamına gelmektedir.

ü UBP’ye göre mesele devlet ise gerisi teferruattır.

ü UBP, Türkiye ile Kıbrıs Türkünün çıkarlarını ayrılmaz bir bütün olarak görmektedir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC ile ilgili dış politikasına kesinlikle ters düşülmemelidir.

ü UBP, Kıbrıs Türkünün ve KKTC’nin varlığı için Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini tartışma konusu yapılamayacak ölçüde kırmızı çizgi olarak görmektedir.

Günümüz itibariyle UBP’de ve hükümette yaşanan kaotik durum genelde seçmende özelde ise partililerde UBP’nin hikayesini/misyonunu terk ettiği kanaatinin oluşmasına neden olmuştur.

Elbette UBP’nin hikâyesine veya fabrika ayarlarına dönmesi ve seçmen ile partililerin indinde kaybolan teveccühü tekrar kazanması mümkündür. Bu amaca yönelik olarak gerekli idrak ve ikrar için partinin behemehal ideoloji kurultayı yapması, hiyerarşinin tüm sevilerindeki parti organlarının her türlü dış müdahaleden ari demokrasi örneği verilerek yenilenmesi ve şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkelerinin esas alındığı kurumsal yönetişim ilkelerinin mutlaka benimsenmesi naçizane önerilebilir.