Doğru bir zamanlama mıdır bilmiyorum. Fakat malul ve mağdur Gazimağusa’ya baktıkça anlıyorum ki “zamanlamaya” tahammül gösteremeyecek kadar acil müdahaleye, yeniden restorasyona ihtiyacı vardır. Çü...

Doğru bir zamanlama mıdır bilmiyorum. Fakat malul ve mağdur Gazimağusa’ya baktıkça anlıyorum ki “zamanlamaya” tahammül gösteremeyecek kadar acil müdahaleye, yeniden restorasyona ihtiyacı vardır. Çünkü kaç zamandır bir ucu Derinya’da, diğeri Glapsides’teki bu kent TC’deki depremlerle yarışmakta… Ki orada depremler anlık dalgalarıyla yıkıp yakıp geçip giderken… Mağusa’da bırakın günleri ayları, yıllardır sürmekte! Ve hele şimdilerde eğer müsaitseniz bir uğrayınız. Sanırsınız Ruhul Kudüs yer yüzüne inmiş de Mağusa’yı tarumar etmiş! (Şikâyetimi aktarmaya devam ediyorum ki) *** ÖNCE KANALİZASYON ÇALIŞMARINDAN söz edeyim. Yıllar önce gene geldilerdi. Aylarca kazdılar, bu nedenle yolları kapatıp geçilmez yaptılardı. Mahalle içlerinde bile bırakın arabaları, insanlar yürüyemez oldulardı. NE var ki, kanalizasyon gibi artık her yerleşim yerinde olmazsa olmazı olan şebekelere ihtiyaç vardı. Sıkıntıları sineye çektikti… Sonuçta kazılar bitti, borular döşendi ve şebeke devreye girdi… Doğrusu az biraz koku salmasından öte şikâyetimiz yoktu. Meğer o kokular tıkanmalar nedeniyleymiş… Ve yine geldiler. Kazdıkları yerleri düzgün akış olmamasından dolayı gene kazdılar, boruları döşediler, kısaca Mağusa’yı bir kez daha TC’deki depreme inat bir yıkıntılar, kazılar, yolları geçilmez kasabaya çevirdiler! *** HAYIR! kanalizasyona karşı değiliz. Ama “kanalizasyon şebekesi oluşturuyoruz” diyerek kentin trafiğinin çarşı pazarlarının en yoğun olduğu bölge ve mahalleleri bile geçilmez yaparken, ansızın karşınıza sürpriz olarak çıkan heyula gibi barikatlarla, trafiğin akış yönlerine bile aldırmadan “ala guduru” (her halde çalışan işçilerin karar ve akıllarıyla olmalı) trafik yönlendirmesi yapmak, seyrüseferi idare edecek resmi görevlilerden yardım istememek, kısaca insanları “bezdirmeye” takıyoruz! YOKSA “ne zaman olumlu, yararlı bir iş yaparken halkına ezgi cefa çektirmek ödenmesi gereken bedel midir? Kanalizasyon çalışmalarının bir parçası mıdır?” Üstelik ansızın karşınıza çıkan “girilmez” barikatına tosladığınızda ne halt edeceğinizi nereden nasıl dönüp gideceğinizi bilemeden! Sn. Belediye Başkanı Mağusa’yı hallaç pamuğu gibi atan kanalizasyon çalışmalarının ekim ayında biteceğini söylüyor. Hepsi bu kadar! *** DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK: Belediyelerden açılmışken az biraz daha devam edelim… Çözümlerinden yükümlü ve sorumlu oldukları yığınla yapılması gerekenler elbette yarattığı felaketin acısı devam eden “deprem faciası sonucu” değildir… Nitekim o büyük faciayla ilgili yazılıp söylenenler hâlâ bitmedi.  Çünkü sonrasında yaşananlar “Denetim” eksikliği ve baştan savmacılığın sonucu olduğunu kanıtlıyordu! NİTEKİM felaket nedeniyle almamız gereken tedbirleri de konuştuk, yazdık, tartıştık… Ve sonunda bir kez daha “denetimin” ne kadar önemli olduğunu eğer vakti zamanında gerekli denetimler yapılmış olsaydı bu kadar büyük bir felakete uğramayacağımızı (bir daha) anladık… Ve bir kez daha “denetim de denetim” dedik… Şu bizde “adı var kendi yok zümrüdü anka kuşu” gibi! *** OYSA: Eğer pahalılıktan anamız ağlıyorsa bir nedeni de denetimsizlikten kaynaklı aldı başını gider çarşı pazarın insafsızlığından, hatta gaddarlığa varan yarattığı fiyat anarşisinden dolayıdır… NEREDEN biliyorsun derseniz, cebimize giren para ile çıkan paradan! Ki artık bir doktora bile sağlığınızla ilgili muayene olmanız, tansiyonunuzu ölçtürmeniz, yada dişlerinizi gözden geçirmesi için göstermeniz falan “binlerle” ifade edilen ücreti gerektirir! KEZA almanız gereken ilaçlar zaten öteden beridir asla hastanelerde bulunmaz, eczanelerden tedarikleri bazen bir aylık maaşınıza tekabül eder! VE gidenler söylerler: Orta halli içkili bir mekânda balık yemek için Karun kadar zengin olmalısınız! Hem de dört tarafı denizlerle çevrili bu adada! Ki tavuk yerine et yemek artık bu ülkede bir komprador ayrıcalığıdır! *** KKTC de büyük ve özellikle şişirilmiş bir pahalılık yaratılmıştır ki evet nedeni, “denetimsizliktir!” Aynen ülkeyi dolduran 3. ülke öğrencilerini de denetleyemediğimiz gibi! Uyuşturucu belasının üstesinden gelemediğimiz, denetimsiz bıraktığımızdan, satıcılarının KKTC’yi “serbest satış piyasasına” çevirdikleri gibi… Kısaca bu ülkede denetim yoktur! Nitekim şimdilerde İsias Oteli örneklemesinden yola çıkarak bizdekileri de sorgulayacağız da çekiniyorlar… Ya altından çapanoğlu çıkarsa… DENETİM! Artık anlamamız gerekir. Bir devletin yönetime ihtiyacı kadar, tüm kurum ve kuruluşlarının da denetime ihtiyacı vardır. Bizatihi en üst makamdan en alt kademedeki devlet birimlerine kadar…