İyi bir Televizyon izleyicisi değilim. Gün içinde bir iki Tv. kanalının haberleriyle araya sıkıştırdıkları yorumları izlerim ötesi eğlence nitelikli programları da  atlar, varsa eğer ilgimi çeken açık oturumlar onları da araya sıkıştırarak kendimce zevahiri kurtarırım.

GEÇEN gün yine öylesine “zappinglerle” zaman öldürürken baktım BRT de “kalkınma planlarıyla” ilgili bir söyleşi.. 

Meğer  ayni zamanda  KKTC Devlet Planlama Örgütü Danışmanımız da  olan Özgür Yelengen… Kendisine yöneltilen soruları cevaplıyor igili bilgi ve önerilerini aktarıyor..  Kayıt dışı ekonomiden söz ediyor, Vergi ve vergilendirme konusuna değiniyor.ve “sonuçta bu konulardaki vizyonu siyasilerin ortaya koyması gerektiğinin” altını çiziyor..                         

Arada  TC’ye yönelip “ekonomide beyaz yakalı çok diyor ama mavi yakalı olanı yok!”

Yani ne? Akıl hocası çok ama iş yapanı az!

BUNA KARŞIN Sn. Yelengen’in anlatımlarından sonra bir daha düşünüyorum. “Hani derler ya “yağ var simit şeker var ama helva yapan yok!”  

Kİ devleti kurduktan sonra da “neden üniversite mezunu olmayanımızın kalmadığı bu ülkede hâlâ sosyoekonomik travmalar yaşadığımızı hep şaşkınlıkla sorgulamıştım. Tıpkı Allah’a inanırcasına “Kooperatifçiliğe” inananların bile hâlâ bu ülkede “Koop. Ağırlıklı bir ekonomik kalkınma modeli hazırlayamadıklarına da şaştığımca!”

AKSİNE gitgide ve beterince adına “hür teşebbüs” diye diye fıcırığı çıkartılan ekonomik uygulamaların  tercihlerinde sadece birbirimize kazık atarak yarattığımız “serbest piyasa ekonomisi” adlı düzenbazlığın esirleri olduk!.   

Nitekim Sn. “Devlet Planlama Örgütü danışmanımızı” da izlerken bir daha düşünüyorum. Onca elit bir toplumda neden sadece birbirlerine kazık atmayı ekonomi olarak lanse eden bir düzen oluşturduk?

Ki bir ötesi sorun da 1974’den beridir hâlâ “son” kelimesini yazamadığımız adadaki mülkler sorunudur..

BİR yanda kişisel tasarruflar yanı sıra öte yanda şimdilik bize “hepsi de yasal ve dünyasaldır” dedikleri türlü çeşitli yabancı firmalar, sermayedarlar, ülkede bir karış boş toprak bırakmamak yemininde sürekli yeni inşaatlarla yeni iskân alanları açmaktalar..

ORTADA geleceğe yönelik bir plan program var mı? Bazılarının 3. Ülke yatırımcılarının da ortağı oldukları bu topraklar, üzerlerindeki inşaatlar, göklere yükselen çok katlı binalar, gitgide çok katlı binalarla dolmakta olan sahiller.. Nereye kadar?

Her ne kadar bu kez de KKTC’den sorumlu “bakan” görevindeki TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz KKTC’den asla vaz geçilmeyeceğini yalnız bırakılmayacağını tekrarlıyorsa da anlıyoruz ki  siyaset cephesi 1974 sonrası yeni Kıbrıs politikasını (haklı olarak) yaşamsal olanakların sağlandığı, yatırımların güvence altına alındığı siyasi istikrarın sağlandığınca görmek istemektedir.

KISACA artık 1974’ü değil 2 binli yılları ve ötesini düşünmek zorundayız.. Ve sormalyız:”Kuş muyuz yoksa deve kuşu muyuz?”                                                                                                                                    

Gelecek hafta görüşmek üzere..