Önce “hep şaştığımı” yazmalıyım. Çünkü Rum toplumunu, dolayısıyla Rumları tanımaya başladığımda çocuktum. “Niçin onlar öyle de biz böyleyiz” diyerek üzülüp hayıflandığımda henüz düşünce melekem gelişmemişti, sadece “görebildiklerim” dikkatimi çekerdi.

SONRA az biraz yetilip ilk okulu bitirdiğimde ve de Annemin hurma dallarından örüp dikip yaptığı zembilleri sırtıma vurup Maraş “bandabuliyasında” (Belediyenin kapalı Pazar yeri) satmaya başladığımda bir kez daha sordumdu:

“Neden Rumlar bize fark atacak kadar ilerlerken, biz hep geri kalıyoruz?”

AZ biraz cevabını verecek yaşa geldiğimde ise anladım: Onlar “sahip patrondu!” Biz Türk toplumu ise iş’ten aşa, ilaçtan doktora, sırttan başa varıncaya kadar Rumlara muhtaçtık ki “olmasalardı nice olurdu hallerimiz” dedirtircesine!                                                                                                                                                                 

***

ANKARA bu Türk Rum farklılıklarını gördüğünde bize yönelik ilk büyük yatırımlarından olan “Namık Kemal Lisesi” binasını inşa ettirdi

TC’nin en seçkin öğretmenlerini göndermeye başladı.            

Kamyonlar dolusu kitaplar postaladı hemen hepsi de TC Milli Eğitim Bakanlığının dünya klasiklerinden Türkçeye çevirileri yapılmış kitaplardı.                                                                                                                   

“Kİ daha ortaokul öğrencisiyken Balzak’ı, Diderot’u, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu hatta Panait Strate’yi Goethe’yi okuyorduk.

VE Namık Kemal Lisesi’nin geleneği haline getirildiydi. Her yıl hazırlanan “müsamerelerdeki” etkinliklerde Molyer’in Şekspiyerin Goethe’nin tiyatro eserlerinin sahnelenmesi bir gelenek olduydu. Panait Strati’nin “Nerransula” romanını okuduğumda o sokak kızına ben de âşık oldumdu çocuk yaşımda!”           

***

KISACA Kıbrıs Türk halkı yetişmekte olan yeni bir nesille yeni dünyalara yelken açıyordu. Uyanıyor ve sorguluyordu: “Neden onlar öyle de biz böyleyiz!”

O FARKI hâlâ kapatamamış olsak da artık sadece ne olduğumuzu değil nereden gelip nereye gitmemiz gerektiğini biliyoruz. Nitekim ne 1974’ler ne de adanın Kuzey Güney olarak Türk ve Rum halkları arasında bölünmesi rastlantıydı.

“Asırlarla” ifade edilecek bir toplumsal devinimin, devriminin sonucuydu…

NİTEKİM bu nedenle sorguluyoruz niçin onlar öyle fakat biz böyleyiz” diye. Ve yurdu bir kez daha bu nedenle kurmaya, ebedi Türk vatanı olarak kalıcılaştırmaya çalışıyoruz.

Altını çiziyorum: “Ruma peşkeş çekmek için değil” ama! Tırnaklarımızla kazıp anca yeşerttiğimiz topraklarımızı yeniden maskaralık ittifaklarla Rum’a tavla teslim etmek için hiç değil!

VE bu nedenle sorguluyoruz: Neden onlar öyle fakat biz böyleyiz?                                                 

ALLAH’ın izniyle ama: Hele şu elektrik akımı da gelsin TC’den.  Bir atılım bir devrim daha gerçekleşsin… Suyu ile enerjisi ile KKTC yeniden ve daha çok yeşersin… Hele Güney’e bakıp bakıp “neden onlar öyle biz böyleyiz” sorgulaması bitsin…

“…HER ŞEY çok daha güzel olacak” dediğim yerde yazıma noktayı koyacağım, baktım yeni bir haber daha salınıyor:   

“Lefkoşa’yı Girne’ye dolayısıyla KKTC’nin Güney’ini Kuzey’ine bağlayacak Beşparmak dağının altına 5 km’lik tünel yapımı gerçeğe dönüşüyor”.

Ki yıllar yılıdır Lefkoşa’dan Girne’ye, Girne’den Lefkoşa’ya binlercesiyle sürücü, yolcu, arabalarıyla gidip gelirlerken kim bilir kaç defa kaç bin milyon kez   olmalı hem düşündüler hem de sordulardı: “Keşke şu dağın altından bir tünel açsalardı!” diye!

VE İŞTE o “tünelin” açılması konusu da geleceklere uzanan KKTC’nin gündeminde.

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı diyor ki Beşparmak Dağlarının altına 5 kilometrelik   bir tünelin açılması için çalışmalar devam ediyor.

***

NEREDEN nereye?

Önce Anavatanla yavru vatanın aşkla sevgilerle bağlandı kalpleri birbirlerine…

SONRA şarkılarla Girne’den Anadolu’ya yolları…

Ve bir dünya mucizesi gerçekleşti:                                            

Anamur’dan gelen su Güzelyurt’a aktı… Ki artık sadece toprak değil, su da “ekenindi…”

VE evet gün gelecek dağlar da yırtılacak, tüneller de açılacak ve uzaklar yakın olacak. İnanıyoruz.