Bugün yaşı seksenlerde seyredenler 1947’ler Filistin’ini, Yahudilerin Arapları yurtlarından nasıl kovduklarını iyi hatırlarlar çünkü bir süre önce de yazdığım gibi  “Filistin” ile hukukumuz, dini birlikteliğini de aşan “Müslüman Araplar” yakınlaşmasını da aşarak ayni zamanda bu adanın tarihine “gelin güvey, dünür akraba” olarak da kazındıydı. Yani ne? Filistin’den kız almaya gelen “Araplara” başlık parasına kızlarımızı sattıktı.  

   Bunların çoğu Hayfa ile Yafa’da yaşıyorlardı ve sonraları temelli Kıbrıs’a dönüş yapmak zorunda kaldıklarında oralardaki  söz konusu hayatlarını anlata anlata bitiremezlerdi.. Tabi aralarında sersefil olanları da vardı..  

   PEKİ neden ta “Hayfa ve Yafa’dan kopup Kıbrıs’a geliyor ve buradan başlık parasına kız satın alarak üstelik nikâh da kıyarak gencecik kızlarımızı Filistin’e götürüyorlardı?

   Ki bizim için de Arap kızları güzeldi! Nerden biliyorduk. Sinemalarımızda sürekli  Türkçe dublajlı Arap Filmleri (Mısır) oynardı da ondan.. Ki o Filmleri tedarik edip Kıbrıs’a getirenlerden biri de toplum liderlerimizden rahmetlik Necati Özkan’dı..  Hatta KATAK’ı yani “Kıbrıs Türk Azınlıklar Kurumu”nu kurduğunun da bizzat tanığıyım: Şöyle ki:

***

   HENÜZ ÇOCUKTUM.. İlkokula yeni başlıyordum.. Dr. Fazıl Küçük’ün bayrağını açıp “Milli Birlik” adı altında taraftarlarını, sempatizanlarını toplamaya başladığı yıllardı.. Halkın Sesi’ni yayımlıyordu.

   PEKİ kimdi siyasi rakibi? Halkın Sesi gazetesine karşı “İstiklal” gazetesini çıkaran, Dr. Küçük’ün toplum liderliğine karşı da  “liderlik” mücadelesi yaparken KATAKI’ı Yani “Kıbrıs Türk Azınlıklar Kurumu”nu oluşturan Necati Özkan...                  

   “KATAK” Necati Özkan’ın göz bebeği gibiydi. Taraftarlarına bir siyasi parti esamesindeki bu “kurumu” anlatırken, “bakın” derdi. “Bu adı soldan sağa okuduğunuzda “ATA” yukarıdan aşağıya okuduğunuzda yine “ATA” çıkar.” (Yani Mustafa kemal Atatürk’ün adı..) Ve “bunu ben düşünüp buldum” diyerek de gururla anlatırdı. (Oysa neydi bu KATAK denilen Kurumun göz göre göre vurguladığı? “Kıbrıs Türk Azınlıklıklar Kurumu!” oluşumuz.. Yani göz göre göre göre kendimizi “adada azınlıktaki bir toplum olarak lanse ediyorduk! Ne var ki o yıllarda yine de böyle bir “kurum”  daha doğrusu siyasi parti oluşturmak da büyük başarıydı..

***

   (KUSURA BAKMAYIN! Zaman zaman  “geçmişi” anlatıyorsam “çok bildiğimden yada fiilen çalışmalarında   yer aldığımdan değil.. Zaten çocuktum. Benimkisi bildiklerimi yaşadıklarımı hasbelkader hatırladığımca anlatırken,  artık Kıbrıs Türk tarihine “ulusal mücadelemiz” olarak kazınmış o tarihi  günlere bir nebzecik olsun katkıda bulunmak içindir.. Çünkü yetişmekte olan yeni nesil ulusal mücadelemizi çokluk bilmiyorlar.. Bilenler de  çoğu olayları yanlış biliyor dolayısıyla yanlış yorumluyorlar..   

   VE SADEDE GELEYİM: “Arap dünyası” dünya medeniyetleri tarihinde  çok özel yere sahiptir..  Biliyorsunuz.. Eski Mısır  hâlâ piramitler gibi harika inşaatları, mumyaları, savaşları ve “imparatorluğu” ile  tarihin en nadide imparatorluklarından  birini oluşturur.. Bugün uzantısı olan Mısır yazık ki geçmişteki o büyük tarihinin şanına uygun bir siyasi ve sosyoekonomik etkinliğe ulaşamadı. Hatta Arap dünyasını toparlaması gerekirken dağıttı da!

   Üstelik ayni coğrafyanın iki milleti durumundaki  Arap- Yahudi  çatışmaları da hiç bitmedi hâlâ devamda.. Kısaca artık Ortadoğu’nun Arap Yahudi dünyasının bu bölgede gerçekten ve ciddi denilecek barışa, dolayısıyla siyasi istikrara ihtiyaçları vardır ki yeni arbedeler yaşanmasın..

    Aksine beklenen “tarih” tarafından çoktan tescil edilmiş, bir zamanlar atalarının kendilerine bıraktığı o büyük “medeniyetin” ayni büyüklükte ve dünyasal başarılarına fakat “barış” için imza atsınlar..