Bir zamanlar Türk sinemasına da musallat oldu. Rüzgâr azıcık sert esse havalandırıp uçuracağı “tipler” yarattı! Ki dillere de “Meğer sen neymişsin be ağabey!” diye oturdulardı! Geçmişte “yalancı pehlivan” derlerdi. Atar tutar ama sırtı minderden kalkmazdı!
Kİ HATIRLATAYIM: Makarios bu tiplerdendi! Tüm cesurluğu ile azameti sırtındaki cübbesi ile elindeki asasıydı. Yoksa aslında kel kafalı ördek gibi uçtu uçacak zayıf ve naif bir papazdı. Eğer imkân olsa da alınsaydı o sırtındaki cübbesi ile başındaki külahı, bir de kazınsaydı sakalları, geriye kalacak olan “Papaz Makarios” değil hilkat garibesi yolunmuş tavuk misali bir suretiydi!
FAKAT işte bu “papazlar” sadece Kıbrıs’ın siyasi kaderini değil, gün gele dünya tarihini de değiştirecek önderler oldulardı. Haçlı Seferleri’nden tutun da Kıbrıs’a kadar musallat olduklarınca!..
NE DİYECEKTİM? İşte bunlardan bir yenisi fakat kafa yapısı itibarıyla “eski” Kıbrıs’taki Başpiskopos Yeorgias geçen gün bir cılk yumurta yumurtladı. Dedi ki “Kıbrıs düşerse Yunanistan çözülmeye başlar!”
BU LAFI ne zaman sarf etti? Orta Doğu’nun kaynadığı, Müslüman Arapları Siyonist Yahudi’nin yok etmek için günlerdir bombardıman altında tuttuğu, daha şimdiden on binlerce Müslüman’ın öldürüldüğü malum savaşın en kızgın yerinde, Gazze’de! Lanet olsun!
Kİ SORARSINIZ: Bölgemizde her şeyden önce bir soykırım haline getirilen bu acımasız ve Allah’sız savaş devam ederken, Başpiskopos Yeorgiadis bu lafı neden dünya alem duysun diye sarf etti? Ki lafa bakın: Kıbrıs düşerse Yunanistan çözülmeye başlar!..
***
BU HASTALIKLI yorumlara sarılı düşüncelerin “sahipleridir” ki bir zamanlar yıllarca sürecek “Haçlı Seferleri” gibi tüm Hristiyan ülkelerinden taşınarak Kudüs önlerinde savaşırlarken de barışı aradılardı! Hâlâ da arıyorlar bu kez de Gazze’yi bombalar, roketler, füzelerle vurarak!
NİTEKİM Ada’da EOKA’yı harekete geçirerek Allah adına Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak sevdası da siyasi icraatlarından biriydi! Ta ki adadaki Türk mücahidi ile “Mehmetçiğe” toslayana kadar. Ki elli yıldır Kıbrıs’taki siyasi statüyü değiştirmek için mücadele ederlerken şimdi de yanı başına Kudüs’ün Mescidi Aksa’sından kaynaklı yeni bir seferberlik bayrağı açtılar…
YİNE kan ve gözyaşları aksın, insanlar yine göç yollarında savrulsun. Kitleler halinde ölümler yaşansın diye. Ve her zamanki gibi masum insanlar ölürken, Ezrail’in dünyadaki vekili haline gelen Biden gibi liderler yaşasın!
HAÇLI seferlerinden bu yanadır dünya hiç değişmedi.
***
VE GELELİM KKTC’ye! Herhalde Ankara, “Maddi ve manevi katkıları ile bu adada yaşarken rehavete kapılırız” düşüncesinden olacak, bizi başından beridir iki gözü önünden hiç ayırmadı.
Bu sıkı denetimi elbet beğenmeyenler olacaktır. Ki “Bir karpuzu iki eşeğe pay edemeyenler” bile halâ “Bıraksın bizi biz daha iyi yapar, daha çok yaratır, daha iyi yaşarız” diyerek afra tafra kesmeye devam etmektedirler!
DOĞRUSU vesayet altında yaşamak kimsenin hoşuna gitmez benim de hoşuma gitmediğince. Bu nedenle olmalı 1974’den sonra “Sizi biz kurtardık” diyen bazı T.C.’lilerle aramız da açılmıştı! Çünkü kurtarmak bile “kurtarılmayı” talep etmeyi gerektirirdi. Türkiye’yi biz istedik biz inandık gerektiğinde Anavatanımız diyerek elini biz öptük!
FAKAT mesela ben hâlâ anlayamıyorum. Rum’a, dolayısıyla ağa babalarına karşın bizi hem toplu kıyımlardan hem de zillet ve mezelletten kurtaran Türkiye’ye karşı bazı kesimlerin haddini aşan eleştirilerde neden bulunduklarını?
HATTA son zamanlarda “Güney’deki Rum ile bu Ada’da Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönebileceğimiz “fırsatların” var olduğunu söyleyip iddia edenleri de şaşkınlıkla izliyorum. Üstelik artık gözlerimin önüne Gazze odaklı İsrail ile Filistinli Arapların dalaşları geliyor ki T.C. gibi bir anavatanları olmadığı için hem Amerika’nın hem de öteki Batı ülkeleri ile hatta Rusya’nın siyasi çıkar hesaplarını kanlarının dökülmeleri ile ödüyorlar.
BU KONUDA alacağımız çok dersler vardır. T.C.’yi yakamızdan düşmeye davet edenler önce ceplerindeki para ile boğazlardan geçen ekmeğe bakmamalılar. Sonra da Gazze’ye, Ortadoğu’ya…