“İyi ki İsrail Filistin savaşı  gerçekleşti” demek istemiyoruz..

   Böyle bir düşünce nedeniyle ancak utanmamız gerektiğini de biliyoruz.. Fakat bir yandan da zayıf ve güçsüz ülkelerin, güçlü ülkeler karşısında başta “BM’ler olmak üzere  dünyasal ve lokal ittifaklara karşın bile  nasıl çaresiz kalabileceklerini bir kez daha anlamanız nedeniyle “işte ibretlik olay” demekten de kendimizi alamıyoruz..   

   Kİ AJANS haberlerinde bugüne kadar 5 bin kişiyi aşkın insanın can verdiği söyleniyor!  Filistin İsrail savaşını yorumlamaktan öte çareleri olmayanların ise dilleri çözülmüş yorum üstüne yorum tazeliyorlar!

   NE VAR Kİ bunlara karşın arada işitilen bazı akılcı sesler diyorlar ki “eğer Hamas’lı Filistin’in bir garantör ülkesi ya da bazı ülkeler arası ittifakları olsaydı bugün İsrail karşısında bu kadar yalnız ve biçare kalmazdı!”  

   HEMEN ardından da “Türkiye’nin Kıbrıs’ın garantör ülkelerinden biri olduğu için kullandığı bu hakkı ile askeri müdahalede bulunması sayesindedir ki adadaki Türk halkının EOKA ve Rum Yunan güçlerinin kıyımından nasıl kurtulmayı başardıklarını hatırlatmaktadırlar…

   VE “eğer Hamas kalkıştığı saldırıda başarıya ulaşamamış hatta kendi varlığını tehlikeye sokmuşsa, bunun en büyük nedenlerinden birinin  hem siyasi hem de askeri yönden yetersiz kalması, yanı sıra ve kendisine  omuz vereceği bir “garantör ülkesinin olmamasının” nedenlerine bağlı   yorumlarını yapmışlardır..

   BİZİM ise her halû kârda anladığımız Türkiye gibi askeri yönden güçlü bir ülkenin “Londra Zürih Anlaşmaları” gereği “üç garantör ülkeden biri olması ve   güvencemizi sağlayacak kadar  güvende olduğumuzdur.. Ki 1974 Barış Harekâtını bu hakkı nedeniyle gerçekleştirdiydi.

   Dikkatinizi çekerim ama: Eğer adada yeni bir anlaşma söz konusu olsa göreceksiniz Rum tarafının en büyük itirazlarından biri “Türkiye’nin garantörlük hakkı” olacaktır. Kısaca “garantörlüğü” şiddetle reddedeceklerdir!                                                                                                                

***

   PEKİ durum vaziyetler bu kadar sarih ve elan devam eden İsrail Filistin savaşının çağrışımlarıyla ortadayken, neden “içimizden” bazıları özellikle işitmemiz için yüksek perdeden çıkan sesleriyle TC’nin garantörlüğüne takıyorlar? Neden yer almamasını önleyecek yeni bir “Tük Rum ortak Kıbrıs Devleti” statüsünü savunuyorlar?“ İtirazlarını “siyasi ve demokratik” dedikleri hakları içinde kullanırlarken açıkça TC’nin garantörlüğünün kaldırılmasını istiyorlar?

   HER ne kadar öteki bazı “aykırı düşünceleri” de yanına alarak TC’nin garantörlüğüne yöneli bu zırlanmaları görmezden gelmiş yada aldırmazlıkla karşılamış olsak da “fakat” diyorum:           

   EĞER Türkiye’ye ve adadaki Türk halkının garantörü  ülke oluşuna yönelik  bu “zihniyetler” yarın  iktidar olurlarsa belki Türkiye’ye şerh koyacak kadar siyasi etkinlikleri yoktur.. Fakat  “Güney Rumu tarafından “barış ve insanlık” kulpu takılmış düşüncelerde “kullanılmaları” devam edecektir!.  

   OYSA her şeyden önce bu ada Kuzeyi Güneyi ile Türk ve Rum halklarının ortak vatanıdır.. Bunu Rum’a kabul ettiremedik ki inşallah bir gün Filistin İsrail esamesine düşmez yeniden karşı karşıya gelmeyiz!

***

   KISACA TAKILDIĞIM: Kendimize “Cemaat” dediğimiz yılları hatırlarım. Dr. Küçük’ün diline pelesenkti..  

   Yıllar sonra anladıktı ki ayni zamanda “azınlık” anlamına gelecek kadar küçük toplulukları vurgulardı “kelime.”

   Oysa biz “dili dini ayni,  demokratik teamüllerde ulusal  toplum oluşumuzla devlet iddiasındaydık.. Erişilmez gibi görülse de “olduk da..

   Ki yıllardır artık “devlet olduk ama hâlâ olamadık” deme hakkımızda serzenişte  bulunabiliyoruz!. Ve her devlet gibi bir iki sorun çözüme ulaşsa ardından üçünün dördünün bastırdığının baskılarını da hissediyoruz!  Ve son çarede diyoruz ki “bunlar olduğu için de Devletiz!”

   ANCAK gitgide “kozmopolit bir devlet yapısallığına dönüşüyoruz. Nitekim artık bu “değişimleri” görenlerin sesleri daha sık işitilmeye başladı.

   DÜN bu seslerin sahiplerinden birinin YDP milletvekili Talip Atalay’ın şu uyarısı vardı: “Mülk satılsın ama toprak satılmasın!”

   SON dönemlerde işittiğim en mantıklı önerilerden biri.. Ki bu topraklar için nice şehitler verdik ne çileler çektik..