Yazmamış olsaydım içimde ukde olarak kalacaktı! Çünkü olay ne “basit bir sulamaydı” ne olağan bir “su nakliydi!” Olay Kıbrıs’ın tarihine kazınmış ifadesiyle kurak çorak bir ovanın suya kavuşmuş olması...
Yazmamış olsaydım içimde ukde olarak kalacaktı! Çünkü olay ne “basit bir sulamaydı” ne olağan bir “su nakliydi!” Olay Kıbrıs’ın tarihine kazınmış ifadesiyle kurak çorak bir ovanın suya kavuşmuş olmasıydı.. Dikkat ama: Türkiye’den Kuzey’e akıtılan Manavgat suyuydu..
BEN TC’den kaynaklı bu nakil olayını, sadece KKTC’nin tarım potansiyeline yönelik bir devrim olarak görmüyorum. Tarihinde ilk kez Mesarya topraklarında akacak bir suyun yeşerteceği o kurak topraklardan fışkırtacağı bereketi, tarımsal ürünleri, yanı sıra sağlayacağı faydaları nedeniyle bu yöredeki köylüyü çiftçiyi hayvancıyı nasıl ayağa kaldıracağını, Kıbrıs Türk ekonomisine nasıl artıları ile yansıyacağını düşünüyorum..
Kİ BEN bu ovadan “trenle..” Evet, küçük bir çocukken trenle Mağusa’dan Lefkoşa’ya, Lefkoşa’dan Mağusa’ya yolculuk yaptığımın nostaljik hatıralarını yaşayan bir insanım.
Sevinmez miyim? Çünkü yıllar boyudur ne diyoruz? “Eğer Mesarya yağmura doymazsa, suların altında kalmazsa o yıl kurak demektir!’”
İŞTE Mesarya Ovası bu kara bahtını, makûs talihini topraklarından akacak suyla değiştirecek “yeşile” dönecektir.. Ki “Batısında Güzelyurt ovası, doğusunda Mesarya” denilerek..
***
TABİ ki olay sadece Mesarya’ya kıtılacak su değildir. Nitekim işte Karpaz. Artık çilek yetiştiriyorlar…”
VE BİR GÜN: hep birlikte göreceğiz: Kuzey topraklarımızın her karışından, her katresinden bir bereket fışkıracak.. Biz buna eskiden “makûs talihimizi” yani ters giden talihimizi) değiştirmek derdik.. Evet o “mâkus talih” dediğimiz susuzluğu da yeniyoruz ve evet Karpaz’da bile çilek de yetiştiriyoruz…
***
SADECE BU MU? Medyada haberleri salınıyor. “Bayram dolayısıyla tüm konaklama yerleri, tüm turistik mekânlar oteller kapatılmış.. Her taraf dopdolu…”
VE kaç zamandır süregelen artık haber olmaktan çıkıp ülke sorunu haline dönüşen bir başka gelişme: “Artık sınır kapıları karşılıklı geçişlerin yoğunluğunu kaldıramıyormuş. Kuzey’den Güney’e Güneyden Kuzey’e geçişlerde saatlerce uzun kuyruklarda beklenilmesi gerekiyormuş! Dolayısıyla yeni kapıların açılması şart olmuş…”
…RUMUN “Rumluğunu” bir kalem geçin. Eğer o sınır kapılarından geçmenin külfetini göze alıp Kuzey’e geçiyor, alış veriş yapıyor, lokantalarımızda, mesire yerlerimizde otellerimizde yiyip içiyor, gezip tozuyorsalarsa.. Söz konusu o insanlar hem turistlerimizdirler hem misafirlerimiz hem de müşterilerimiz… Yani velinimetimdirler! Bunlara karşılık:
YILLAR aylardır bu “kapılar” sorunlarını çözemedik! O kapılardaki yığılmaları önleyemedik! Geçişleri rahatlatacak tedbirler alamadık! Ve mevcut sınır kapılarına bir ikisini daha ekleyerek en azından izdihamları önlemeyi başaramadık! Hem de her Allah’ın günü medyanın ötesi kişisel ve kitlesel şikâyetlerine karşın!
Sn. yetkililer bir iki yeni kapı açacak yer mi bulamadılar yoksa sorun güvenlik mi bilinmiyor.
FAKAT esnaf ve zanaatkârlarla eğlence sektörleri sahip ve işletmecileri yıllardır “bu bilinmeyen denklemi” belki çözerler umudunda bekleyedursunlar, Kıbrıs’ın ticaret erbabı ile iş insanları yılların geçişi içinde katlanarak devletin hazinesine de yansıyacak parasal gelirler, kazançlar yoksunluğunda heyamola çekiyor..
TABİ bu inadın hikmetini anlamak mümkün değilken, tutun ki Karpaz’da çilek değil, altından gümüşten çiçek açan bitki yetiştirseniz nafile! Vermezse Mabut neylesin Mahmut!
***
KISACA TAKILDIĞIM: (DAÜ BİR GARİP ÜNİVERSİTE OLDU!) Ve ilk uyarı kampanası DAÜ’de çaldı.. Mali durumu iyi değilmiş… Denetlenmesi gerektiğince yapılmamış savsaklanmış.
ELBET olanlar olduktan sonra denetimi de yapılır nedenleri de ortalara dökülür! Yada hasıraltı edilir!. Bu ülkede bu tip baştan kara etmiş işlerin altından ne çıktığı, nelerin yanlış yapıldığı ancak “iflaslar batmalar yolsuzluklar” söz konusu olduğunda anlaşılır! DAÜ de olanlar da anlaşılacak!
BEN bunları yazacak değildim ama.. “Şu talihe bakın” diyecektim. DAÜ’nün ta Afrika’lardan kopup gelen öğrencileri (ki nereden nereye) okula kayıtlarını yaptırdıktan sonra Mağusa’da çalışmadıkları işyerleri bırakmazlarken hatta belediyesinde bile hatta lokantalarında inşaatlarında bile… Hatta esrar ticaretinde fuhuş sektöründe bile icrai sanat eylerler gibi çalışıp para kazanılarken…
VE Allah ne verdiyse sigortasız da olsalar, kaçak da olsalar, denetimsiz de olsalar kazandıkları paraları ceplerine indirirlerken; DAÜ nasıl batar yahu? Ki öğrenciler DAÜ sayesinde vardırlar Mağusa’da.. Talihe bakın: DAÜ, “battı balık yan gider,” Afrikalı öğrencileri para dizer para düzer!