Türkiye’de 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrası TL’nin değer kaybedeceği beklentisi doğal olarak ekonomik aktörleri harekete geçirerek beklentinin realize olmasına neden olmaktadır. Bunun yanında, seçim olmasa da devlet ve hükümet yetkililerinin de devamlı dillendirdikleri enflasyon beklentisi sonuçta enflasyonun ve bilahare dövizin değerlenmesine yönelik sarmal oluşturmaktadır.

Çaresizce döviz bazında konut kirası ve araba kredisi gibi zaruri harcamaları olan vatandaşlara hak vermekle beraber dövizin değerleneceğini bile bile döviz kurunda korunmak için belirli miktardaki maliyetten kaçınmak üzere sözde açıkgözlük yapan işletmelerin döviz krizi sonrası feryat figan etmelerine ve nerede bu devlet istismarı yapmalarına hiç de hakları yoktur.

Elbette TL’nin değerini koruma açısından KKTC devletinin elinde para politikası yönünden herhangi bir enstrüman bulunmamaktadır.  Ancak ve de ancak göz göre göre yaklaşan döviz krizine karşı vatandaşı, esnafı ve ekonomik sektörleri bilinçlendirmek ve belirli düzeyde korumak için proaktif diye adlandırdığımız önlemler mümkündür 

Adeta don olayından korunmak için ekim-dikimden önce ve sonra alınacak tedbirler mümkünse KKTC’de de gerçekleşmesi nerede ise kesin olan döviz krizi için zararlarını asgari düzeye çekmek için alınabilecek önlemler elbette vardır. Bunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

1.      Her ne kadar biz ekonomistler döviz krizinden korunmak için vatandaşlara geliriniz hangi para cinsînden ise borçlarınız da o cinsten olsun diye ezbere tavsiyelerde bulunuyorsak da konut kiraları döviz cinsinden talep edilmektedir. Bu ise konut piyasasındaki arz talep dengesinin bir sonucudur. Bu durum kuşkusuz dar gelirli kesimler için sorun olacaktır. Bu kesimin imdadına ise sosyal devlet yetişmelidir. Objektif ve profesyonelce belirlenecek aile geliri esas alınarak zorunlu olarak ailenin maruz kaldığı konut kirası gibi harcamalar devlet tarafından desteklenmelidir. Bu politika Avrupa Birliği’nde “asgari garanti edilmiş gelir programı” kapsamında uygulanmakta ve fakir fukaraya sahip çıkılmaktadır.

2.      Vatandaşın gelir-gider durumuna göre döviz işlemlerine yönelik yaklaşımlarının ne olması gerektiğine ilişkin bilinçlendirmeyi amaçlayan finansal okuryazarlık eğitimleri Merkez Bankası, Ekonomi Bakanlığı ve Bankalar Birliği’nin aktif katılımıyla ülke çapında halka açık alanlarda behemehâl gerçekleştirilmelidir.

3.      Genelde KOBİ ve esnaf nitelikli işletmelerin/kurumların döviz riskine karşı açık pozisyonda kalmamaları için dövizde aktif pasif dengesi yaratmaları ve/veya döviz riskinden korunma yöntemleri (hedging) hakkında devlet ve hükümet bilinçli ve planlı olarak Birlikler ve Odalarla işbirliği halinde önleyici çalışma içerisine girmelidirler.

4.      Döviz kuru riski, basit olarak, döviz kurlarındaki beklenmeyen değişimlerin işletmelerin gelir ve giderlerinde (aktif ve pasiflerinde) ya da genel olarak nakit akımlarında yol açtığı değişiklikler olarak tanımlanabilir. Ancak bizim gibi ülkelerde döviz kurunda değişimler beklenmekte olup bu konuda önlem almama gafletine düşen amatör ve aciz işletmelerin nerede bu devlet gibi feryat figan etmeleri hakları yoktur. Dolayısıyla, profesyonelce kaliteli yönetim sergileyen işletmelerin döviz kurundan korunmak için İçsel ve Dışsal  Hedging Tekniklerinden yararlanması gerekmektedir.

5.      İçsel Hedging Teknikleri Netleştirme (netting), Çakıştırma (matching), Nakit akışlarının bir merkezde toplanması (pooling), Nakit akışlarını öne alma ve geciktirme (leading and lagging), İhracat alacaklarının tahsil süresinin hızlandırılması, Kontrat fiyatını forward kura göre ayarlama, Sözleşmede belirtilen döviz cinsini değiştirme, Döviz üzerinden borçlanma, Para piyasaları yoluyla hedging ve Çeşitlendirme ve döviz sepetleri gibi teknikleri içermektedir.

6.      Dışsal Hedging Teknikleri ise Senet iskontosu, Factoring ve forfaiting, İhracat kredi sigortası, Forward (alivre), futures (vadeli işlem), opsiyon ve swap (takas) sözleşmeleri şeklindeki türev araçlarından oluşmaktadır.

Sonuç olarak; moda deyimle geliyor gelmekte olan döviz krizi karşısında çaresizlik içerisinde döviz borcu olan fakir- fukara veya dar gelirli ailelere sosyal devlet gereği sahip çıkılmalı, açıkgözlük yaparak profesyonelce risk koruma önlemleri almayan işletmelerin ise feryat ve figanları dikkate alınmamalıdır.